"AŞK BUDUR"
Dandy
ÇİKLETLERİNDE BİR İDEOLOJİNİN DIŞAVURUMU
Mehmet
ERKAN
Aşk, şarkıların, romanların, şiirlerin, filmlerin
(ve şimdi de çikletlerin) belli başlı temalarından biri oldu bugüne kadar. Aşka
ilişkin söylenen bunca söz, harcanan bunca çaba, aşkın ne olduğunu belirlemeye,
tanımlamaya da yönelmiş durumda. Bu nedenle yapılmış pek çok aşk tanımı da var.
Ancak, bizim için, ilk elde önemli olan aşkın nasıl tanımlandığı değil; önemli
olan, aşkın nasıl tanımlanacağını da belirleyen kültürel ve ideolojik bütündür.
Ki, bu kültürel, ideolojik bütünü tespit ettiğimizde, aşkın nasıl bir
ideolojiyle beslendiğini, kodlandığını da görebiliriz.
Bu
nedenle insan ilişkilerinde "aşk"ın görünümlerini, belirlenimlerini
tespit etmek, sorgulamak için, genellikle bireysel bir şey, bir durum olarak
düşünülen bu duyguyu/ilişkiyi, toplumsal ilişkileri göz önünde bulundurmadan
incelemeye çalışmak bizi pek bir yere götürmeyecektir. Çünkü toplumu oluşturan
bütün kurallar, değerler, kısacası kültür, her şeyi belirlediği,
biçimlendirdiği gibi aşk'ı da belirlemiş, biçimlendirmiş, kodlamıştır. Yani aşk
ilişkileri de toplumsal bir belirlenime sahiptir. Ve bu belirlenmişliğin,
kodlanmışlığın dışında bir aşk ilişkisi tasarlamak, yaşamak bir başkaldırıdır.
Kuralları çiğnemek, kurulu düzeni bozmaktır; dolayısıyla
"gayri-meşru"dur, "suç"tur.
* * *
Erkek-egemen kültür, politikada,
sanatta olduğu gibi aşkta ve cinsellikte de kendisini gösteriyor. Cinsiyete
dayanan ayrımların, erkek ve kadın için aynı konuda farklı değer yargılarının
(çifte standardın) geçerli olduğunu görüyoruz. Bir şeyi erkeğin yapması meşru
veya normal karşılandığı halde, aynı şeyi bir kadının yapması kabul edilemeyen,
onaylanmayan bir durum. Dolayısıyla kadın, (kendisini) erkeğe, erkek-egemen
ideolojiye ve deπerlerine göre
belirle(n)miş, konumla(n)mış oluyor.
Erkek-egemen kültürün bir aşk
ilişkisinde kadına benimsetmeye çalıştığı, dahası benimsettiği, yükümlü kıldığı
değerler nelerdir? Bunları "Aşk Budur - Dandy" çikletlerinin
resimlerinde izleyerek görelim. Çünkü bu resimler kendi çapında, karınca
kararınca erkek-egemen ideolojinin kendisini ifade etmesi ve yeniden üretmesi
işlevini yerine getiriyorlar. Yani ilişkilerde yaşanan ideoloji, burada
kendisini dışavuruyor/resmediyor.
Aşağıda
bu resimlemeler hakkında olduğu kadar, "resmedilmeyen şeyler"
hakkında da bir şeyler söylemeye çalışacağız.
"Aşk ... onunla her buluşmanın öncesinde heyecan
duymaktır." (Resim: 94). Neşeyle saçlarını tarayan, kendisini bir
buluşmaya hazırlayan, ama erkeğin(in) beklentilerine, beğenisine uygun olarak
hazırlamaya çalışan bir genç kız/kadın görüyoruz. Bir elinde tarağı/fırçası,
bir elinde deodorantı. Erkeğin bu buluşmaya hazırlanıp hazırlanmadığına dair
hiç bir belirti yok. Bu belirtiyi bu karede görmek mümkün olmadığı gibi, serinin
diğer karelerinde de görmek mümkün değil. Çünkü, kendisini beğendirmek zorunda
olan ve dolayısıyla bu çabayı göstermesi gereken kadın. Nitekim dev bir
kozmetik sanayiinin (daha çok) kadınlar için çalışması, kadınlara hitap etmesi
de bunu gösteren bir olgu. Tabii bu olgu, beğeninin "estetik"
boyutunu gösteriyor.
Bir de
beğeninin, deyim yerindeyse ailevî-toplumsal boyutu var. Bunu da resim 54'te
görmek mümkün. Bu resimde, "Aşk ...
onun ailesiyle tanışmaya giderken heyecan duymaktır." diye
tanımlanıyor. Kaygılanan, hep bir şeylerin iyi gitmesi için çırpınan,
heyecanlanan yine kadın. Önceki resimde sevdiği ve kendisini beğendirebildiği
erkekle buluşmak için hazırlanırken heyecanlanıyordu. Şimdi de aynı duyguyu
erkeğin ailesi karşısında yaşıyor. Demek ki, erkeğin beğenisi de yeterli değil.
Kendisini erkeğe beğendirdikten sonra, şimdi de sıra, belki de daha sıkıntılı
olan, erkeğin ailesinin beğenisine gelmiştir. Bireysel beğeni, kurumsal beğeni
tarafından "denetlenmekte" ve "onaylanmakta"dır.
Resmîleşmemiş ve kurumlaşmamış beraberlikleri hoş görmeyen toplum(umuz) bir
ilişki kurumlaşırken de bireyler üzerindeki denetimini eksik etmemektedir.
Biraz
önce "bireysel beğeni, kurumsal beğeni tarafından 'denetlenmekte' ve
'onaylanmakta'dır" dedik. Oysa ki, onaylanmayabilirdi de; yani
"denetim kurulu" (aile), yaptığı soruşturmadan sonra olumsuz bir
karar da verebilirdi. Ama bizim çiklet resimlerimiz, toplumun, genelde
"mutlu son"ları sevdiğini bildiğinden 12. karesinde "Aşk ... o "uzun yolda"
yürümektir." diyerek bizi bir "uzun yola", evliliğe sokuyor.
Resimde arkası dönük olarak yürüyen gelin ve damadı görüyoruz. "Uzun bir
yol" olarak nitelenen evlilik yolculuğuna çıkmışlar. Artık bu, "uzun
bir yol" mudur, yoksa sonun başlangıcı mıdır bilemiyoruz. Ama anladığımız,
ailenin onayı alınmış ve yeni bir aile daha kurulmuş ve bir törenle
kutsanmıştır. Törende, bekâretin simgesi "beyaz gelinlik" içindedir
gelin. Belki belinde "kırmızı kuşağı" da vardır, resimde görünmüyor.